ABD Hava Kuvvetleri ve Savunma Bakanlığı, henüz teknik detayları tam olarak netleşmemiş olsa da, “F-47” adıyla anılan altıncı nesil bir savaş uçağı projesini duyurdu. Peki, neden ABD, F-35’lerin modernizasyonu ve NGAD (Next Generation Air Dominance) programı sürerken, bu kadar erken bir açıklama yaptı?
ABD muhtemelen hava ve uzay alanında stratejik caydırıcılığını devam ettirme arayışında olduğunu göstermek ve bunu F-47, altıncı nesil bir savaş uçağı tasarımı ile kanıtlamak istiyor. Zira halihazırda Çin’in J-20’si ve Rusya’nın Su-57’si gibi beşinci nesil uçakların varlığı, ABD’nin hava üstünlüğünü zora sokabileceği görülüyor olmalı. Özellikle hipersonik tehditlere yönelik ABD beklenen yükseliş eğrisini henüz yakalayamadı. Oysaki, Rusya ve Çin’in hipersonik füzeleri, mevcut ABD hava savunmasını aşabilecek bir olgunluğa doğru hızla evriliyorlar. ABD uçak teknolojisindeki üstünlüğünü, örneğin F-47’yi geliştirmek suretiyle devam ettirmek ve böylece bu tür hipersonik tehditlere karşı yapay zeka destekli elektronik savaş ve hipersonik manevra kabiliyetleri ile cevap vermek istiyor diye değerlendiriyorum.
Sanki Trump yönetimi, NGAD’ı itici güç olarak kullanmak suretiyle, Amerikan savunma sanayisine yeni bir heyecan dalgası ile sarsmak ve sonrasında ivme kazandırmayı amaçlıyor. ABD, NGAD programı kapsamında eskort dronları (Loyal Wingman) ve yapay zeka ile bütünleşik savaş sistemlerini devreye sokabileceğini hesaplıyor olmalı. Rakiplerine karşı mevcut üstünlüklerini F-47’ye yansıtarak hava hakimiyeti yarışında F-22 ile sahip olduğunu iddia ettiğine benzer bir durum üstünlüğünü F-47 ile devam ettirme arayışı için alelacele düğmeye bastı. Trump’ın acelesi var gibi görünüyor. Kendi başkanlık döneminde F-47’yi hayata geçirmek, böylece Amerikan gururunu kurtaran Başkan olarak tarihe geçmek istiyor olabilir.
Öte yandan Trump’ın abartılı destekçisi/ortağı Elon Musk, daha Trump başkanlık koltuğuna oturmadan F-35’in gereksizliğine, artık insansız platformlara ağırlık verilmesi gerektiğine dair açıklamalarıyla dikkatleri üzerine çekmişti. F-47 kararı tam da Musk’ın sözlerini perçinleyen bir Trump darbesi oldu. Kime karşı, elbette her şeyden önce Amerikan askerî alanda hava-uzay devi olan F-35’in üreticisi Lockheed Martin’e karşı oldu.
F-35 esasında beşinci nesil savaş uçağı alanında, performans hariç çift motorlu ve thrust vectoring’lü F-22’yi birçok açıdan aşan bir uçak oldu. Gelişmiş aviyonikleri ve ağ destekli harekât özellikleriyle, iri “göbeğine” rağmen öncü bir uçak oldu. Ancak yüksek bakım maliyetleri ve düşük operasyonel harbe hazırlık oranları nedeniyle eleştiri oklarını yemekten kurtulamadı. F-35’lerin operasyonel hazırlık oranı, tüm gayretlere rağmen, %70’in altında kalmaya devam ediyor ve uçak başına yıllık bakım maliyetinin yüksekliği (yaklaşık $7 milyon) dikkat çekiyor. Yine yazılım ve modernizasyon gecikmelerinin sonu gelmiyor. Blok 4 yükseltmeleri erteleniyor, yeni sensörler ve silah entegrasyonları gecikiyor. Üstelik potansiyel müşterilerin satınalma kararlarını etkileyen, mevcut kullanıcıların bu uçağa ilişkin soru işaretlerini gündeme getirmelerine neden olan bir “kill switch” söylemi varken, Trump yönetimi F-35’e sahip çıkmak yerine F-47 açıklaması ile adete bu uçağı yerin dibine gömdü. Antr parantez olarak söyleyelim: Kesin bir “kill switch” olmasa bile, ABD’nin F-35 üzerinde dolaylı kontrolü bulunuyor.
Aslında ABD açısından “kill switch” önemli bir konu olmayabilir. Görünen o ki, Trump yönetiminin öncelikleri başka, F-35’in kill olmasından daha önemli şeyler var. Yakın bir zamanda F-35, henüz tam olgunluğa ulaşmadan “eski teknoloji” olarak ilan edilebilir, üretimi durdurulabilir. Bu kanaatimce beklenen bir olasılık olarak görülmelidir. Her şeyden önce Trump yönetiminin stratejik hedefinin rakiplerine karşı “Overmatch” pozisyonunu korumak, durum üstünlüğüne sahip olmak olarak tanımlanabilir.
Çin’e karşı teknolojik üstünlüğün her daim korunması Amerikan hegemonyasının devamı için kilit önemde görülüyor. Trump, J-20 ve Su-57’nin önüne geçmek için F-47’yi erken açıklamayı yeğledi. “Düşmanı ekonomik olarak zorla” stratejisini (askeri-endüstriyel rekabet) devreye soktu. Bu uğurda gerekirse F-35’i yakabilirim sinyalini vermekten çekinmedi. Bu arada hava-uzay sanayisinin dinamiklerini zorlamak suretiyle, Lockheed Martin (F-35 üreticisi) ve Northrop Grumman (NGAD’da lider) arasındaki rekabeti kızıştırdı, Boeing’i devreye soktu, genel manada inovasyonu hızlandıracak yeni bir süreci başlattı. Bunun olumlu sonuçları olacağını kimse inkar edemez.
Trump yönetimenin muhtemelen temel düşüncesi, “kısa vadede F-35 zarar görebilir, ancak uzun vadede ABD hava üstünlüğü korumaya devam edebileceği için bu zarar göz ardı edilebilir.” bağlamında açıklanabilir. Eskiden dördüncü nesil uçaklar ikinci sınıf savaş uçakları olarak görülüyordu ki bazı uçakların (Rafale, Eurofighter, F-15EX, F-16V vb.) neslinin 4,5 olduğu iddia edilmek suretiyle, suretin kurtarılması hedeflendi. F-47 kararı ile birlikte şimdi F-35 de ikinci sınıf bir uçak oldu. Yakında Lockheed Martin, F-35 uçaklarının neslinin 5,5 olduğunu ima eden açıklamalar yaparak günü kurtarmak isteyecektir. Değilse mevcut kötü algı, F-35’lerin sonunu getirebilir.
Nihayetinde şu denebilir: Washington yönetimi, psikolojik üstünlük ve (Kongre karşısında) bütçe mücadelesinde inisiyatifi elinde tutmak istiyor. Yine, “geleceğin hava savaşını biz şekillendiriyoruz” diyerek Çin ve Rusya’ya teknolojik üstünlük sinyali veriyor. Amerikan Kongresi bu kararın arkasında durmaya zorlanarak, altıncı nesil uçak geliştirme programı garantiye alınabilir, erken duyuru gereken fon tahsisini kolaylaştırabilir.
ABD’nin F-47 açıklaması, tamamen bir psikolojik harekât mı yoksa teknolojik bir zorunluluk mu henüz bilinmiyor. Ancak, yapay zekâ, insansız sistemler ve hipersonik silahların gelecekteki hava savaşlarını belirleyeceği kesin.
Bilindiği üzere ABD, Soğuk Savaş’tan bu yana havada mutlak hakimiyet kurmuşken, Çin’in Chengdu J-20 ve Rusya’nın Sukhoi Su-57 gibi beşinci nesil savaş uçakları, bu üstünlüğü stratejik, teknolojik ve operasyonel açıdan zorluyor. Örneğin, Çin’in J-20’si; sahip olduğu düşük radar kesiti (RCS) ile ABD’nin F-35’lerine kıyasla daha geç tespit edilebildiği konuşuluyor. Yine Su-57’nin üç boyutlu (3D) thrust-vectoring nozulunun getirdiği süper manevra kabiliyetini F-22’nin aşamadığı biliniyor. Su-57’nin N036 Byelka aktif faz dizinli (AESA) radarı, F-35’in APG-81 radarından daha geniş bir tarama alanı sunuyor. Ayrıca Rusya stealth özelliklerini her geçen gün geliştirmeye devam ediyor. Bazı uzmanlara göre, ABD’nin elindeki F-22 ve F-35’leri, bu uçaklarla karşılaştırıldığında eski platformlara dönüşmek üzereler.
Yazının devamı için: TIKLAYINIZ