Çarşamba, Haziran 11, 2025

BU HAFTA İLK 5 HABER

Benzer Haberler

KARTAL HAVA MÜFREZESİ-UŞAK: ‘İstiklal Savaşının ilk hava zaferini kazandırdı’

Uşak, Kurtuluş Savaşı’nın ilk muharip uçak filosu olan Kartal Hava Müfrezesi’nin kurulduğu yer.

Türkiye’nin ilk askeri hava müfrezesi olarak bilinen Kartal Müfrezesi, Uşak ve Eskişehir’de kuruldu. Bu yıl 100. Kurtuluş yıldönümünü kutlayan Uşak, Kartal Müfrezesi için, 1 Eylül 2022 günü, havaalanında ayrı bir etkinlik tertipledi. Uşak Belediye Başkanı Mehmet Çakın, “Yunan Generali Trikopis’in Göğem’de yakalanması, Kartal Müfrezesi etkinliği ile bir kez daha hatırlanacak. Biliyorsunuz, o dönemde Uşak ilçeydi ve Kütahya ile Eskişehir bu konuda daha fazla ön plana çıkıyor. Uşak milli mücadelede çok önemli rol oynamış bir şehir. Uşak’ın kurtuluş için ortaya koyduklarını anlatacağız” dedi.

Uşak Belediye Başkanı Mehmet Çakın, Milli Mücadele döneminde Uşak ve Eskişehir’de dönemin pilot askeri Mehmet Fazıl tarafından komuta edilen Kartal Müfrezesi’nin, kentin kurtuluşunun 100’üncü yıldönümü kapsamında, muharip uçak ve paraşüt gösterileriyle hatırlanacağını söyledi. Kartal Müfrezesi’nin daha önce Uşak Belediyesi’nde görevli Ömer Aşçı’nın yazdığı makaleyle gündeme geldiğini belirten Çakın, “Uşak’ın kurtuluşu sırasında o dönemde hava üstlerinden biri Uşak ve biri de Eskişehir’de kurulmuş. Bunun anısına bir gösteri düzenliyoruz ve bu konuda Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı ile görüştük. 1 Eylül günü, havaalanında muharip uçaklar geçiş yapacak ve askeri araçlarla tören olacak. Orada emekli bir komutanımız da Uşak’ın önemini ve Kartal müfrezesini anlatacak” dedi.

UŞAK O DÖNEM İLÇE OLDUĞU İÇİN ESKİŞEHİR VE KÜTAHYA DAHA FAZLA ÖN PLANA ÇIKTI

Çakın, “Burada Uşak’ın Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünü anlatacağız. Yunan Generali Trikopis’in Göğem’de yakalanması, Kartal Müfrezesi etkinliği ile bir kez daha hatırlanacak. Biliyorsunuz, o dönemde Uşak ilçeydi ve Kütahya ile Eskişehir bu konuda daha fazla ön plana çıkıyor. Uşak milli mücadelede çok önemli rol oynamış bir şehir. Uşak’ın kurtuluş için ortaya koyduklarını anlatacağız” ifadelerini kullandı. “Nasıl ki Cumhuriyeti biz böyle kurduk fotoğrafını da Polatlı ve benzer iller sahiplenmeye çalışıldı” diyen Çakın, şöyle konutu: “Bunun duyurulması ve bilinmesi için çalışmalar yapıyorsak, Kartal Müfrezesi ve Eşme Takmak’taki talimatın önemini de hep birlikte ortaya koyacağız. Bunun şehre kazandırılmasının öneminin farkındayız. Elbette bu etkinlikler yapılırken, ilimizdeki camilerimizde de Kur’an okunacak. Paraşüt gösterisi ve muharip hava gösterisinin ardından Kur’an Tilaveti okunacak. Şehit olan tüm kahramanlarımız adına, camilerimizde Kur’an okunacak ve lokma dağıtılacak. Bunları da onların ruhlarına hediye edeceğiz”. Öte yandan Çakın, “Dünyaca ünlü Ressamımız Devrim Erbil’i evinin yer aldığı Bordum’da ziyaret ettik. Nezaket ziyaretimizde 100. Yılı için bir sergi yapmayı kendisi teklif etti ve biz de büyük bir memnuniyet duyduk bundan.  Kendisi gelecek ve sergi açılışı yapacak. Burada öğrencilerle sohbet ederek, atölye çalışması yapacak” şeklinde konuştu.

KARTAL MÜFREZESİNİ KOMUTA EDEN MEHMET FAZIL KİMDİR?

Kartal Müfrezesi, Milli Mücadele döneminde Uşak ve Eskişehir’de kuruldu. Kurucusu asker pilot Mehmet Fazıl’dı. İngiltere’de havacılık eğitimi alan Mehmet Fazıl, Balkan Savaşları’nın başlaması üzerine eğitimi bitmeden yurda döndü ve Edirne Hava Müfrezesi’ne atandı. Bu savaşta keşif uçuşları yaptı. Balkan Savaşları’ndan sonra İstanbul Numune Tayyare Bölüğüne, 1914 yılında da Yeşilköy Tayyare Mektebi Başöğretmenliğine atandı. Çanakkale Savaşları’na katıldıktan sonra 1915 yılında 4. Ordu’ya bağlı Birüssebi Tayyare Müfrezesi Komutanlığına atandı ve 25 Eylül 1915’te de Birüssebi’den ayrılarak Irak Grubu’na katıldı. Ardından 2. ve 3. Tayyare Bölükleri’nde; Elcezire ve Irak Cepheleri’nde Kutül Amare ve Medine Muharebeleri’ne katılarak üstün yararlılıklar gösterdi. Aynı yıl rütbesi Üsteğmenliğe yükseltildi. Kasım 1917’de Berlin’deki Mübayaa Komisyonu Tayyare Kısmına, Temmuz 1918’de de Yeşilköy 9. Tayyare Bölüğü’ne atandı ve 25 Ekim 1918 tarihinde İstanbul’a saldıran 5 İngiliz uçağıyla tek başına hava muharebesine girdi ve onları püskürtmeyi başardı, fakat kendisi ağır yaralı durumda, uçağı da hasarlı olarak istasyona indirdi. Bu büyük başarısından dolayı Yüzbaşı rütbesine terfi etti. İki ay kadar hastanede tedavi gördükten sonra Yeşilköy Tayyare İstasyon Komutanlığı’na atandı ve Yeşilköy’den Maltepe’ye nakledilen Tayyare İstasyonu’ndaki uçakların bir kısmının Anadolu’ya kaçırılmasını sağlamak için uğraştı, bunu başaramayınca Maltepe’den kaçarak Anadolu’daki Millî Kuvvetlere katıldı.

ÜÇ UÇAKLA KARTAL MÜFREZESİNİ KURDU

Anadolu’ya geçtikten sonra Konya Tayyare İstasyonu’ndaki faaliyetlere katıldı ve hazırlanan üç uçakla Uşak’ta kurulan “Kartal Müfrezesi” adlı, Millî Mücadele’nin ilk hava birliğine komuta ederek bizzat hava harekâtını başlattı. Müteakiben, bu müfreze 2. Tayyare Bölüğü adını aldı. 1920-1922 yılları arasında Kartal Müfrezesi, 2. Tayyare Bölüğü ve Batı Cephesi Tayyare Bölüğü’ne komuta etti. Demirci, Birinci İnönü ve İkinci İnönü, Kütahya ve Sakarya Muharebeleri’ne bizzat katılarak büyük yararlılıklar gösterdi. 1922 yılındaki Büyük Taarruz’dan sonra Binbaşı rütbesine terfi etti. Çanakkale Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği başarılarından ötürü, Harp, Muharebe Gümüş Liyakat, 5. Rütbeden Kılıçlı Mecidi Madalyası, Gümüş İmtiyaz Madalyası, İstiklal Madalyası ve TBMM’den Takdirname ile ödüllendirildi. Türk Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesinden sonra, İzmir’de toplanan hava birliklerine Grup Komutanı olarak atandı. Aynı zamanda Hava Okulu’nda Uçuş Baş Öğretmenliği yaptı. Bu görevde iken 27 Ocak 1923 tarihinde pilotaj eğitimi için öğrencisi Astsubay Mehmet Emin ile birlikte uçuş sırasında düşerek hayatını kaybetti. Kabri, İzmir Hava Şehitliği’ndedir.

*

TAYYARECİ VECİHİ HÜRKÜŞ’UN ANLATIMIYLA; İSTİKLÂL SAVAŞI’NIN İLK HAVA ZAFERİ NASIL KAZANILDI?

Kartal Müfrezesi Kartal Müfrezesi (2. Bölük) harp görevine Sivil pilot Vecihi’nin (Tayyareci Vecihi Hürkuş) 15 Ağustos’ta Kula-Alaşehir yöresini keşfiyle başladı.

15 AĞUSTOS

1920   İSTİKLÂL SAVAŞI’NIN İLK HAVA ZAFERİ…

“Bugün için 23. Fırka Kumandanımız İzzettin Bey (Orgeneral İzzettin Çalışlar), Kula ve Alaşehir civarının keşfini emretmişti. Eğer arkadaşlarımın tayyarelerinde küçük arızalar olmasaydı, bu vazifeyi üç tayyarelik küçük filomuzla müştereken yapacaktık. Fakat bir aksilik bu ilk uçuş şerefini bana nasip etmişti. Saat 08.00, güzel bir yaz sabahı, elimde haritam, çizdiğim rotalar üzerindeydim. Tayyareme ve iki makineli tüfeğime büyük inancım vardı. Ağır iki bombama yakışan bir hedef aramakla meşgul olarak uçuyordum. Yarım saat sonra vardığım güzel Kula, derin bir ıssızlık içindeydi. Birkaç turla burayı taradıktan sonra, güney üzerinden batıya döndüm, önümde büyük Alaşehir ovası açılmıştı. Yurdumun bu güzel parçası düşman işgali altında idi. Köylere yerleşmiş dağınık bir halde bulunan küçük kuvvetleri mütemadiyen not etmekle meşguldüm. Gözlerime bazı karargâhlar tesadüf ediyorsa da, ben daha kesif bir hedef arıyordum. Alaşehir civarı bir hayli kalabalıktı. Fakat dağınık bir halde küçük küçük çadırlı ordugâhlardı. Halktan hemen hiç kimse görünmüyordu. Esasen düşman içinde, mevcudun büyük bir kısmı yuvalarım terk ederek dağlara çıkmışlar, ihtiyarlarla kadınlar ve çocuklar, işgal mıntıkasından uzak köy ve kasabalara hicret etmişlerdi. Kalanlar şüphesiz pek ve pek zavallı kimselerdi. Bunlar da herhangi bir hakarete maruz kalmamak için damlarından dışarı çıkmıyorlardı. Bu sebeple Alaşehir sessiz ve kimsesiz kalmıştı. Daha uzaktan tetkikiyle meşgul olduğum Alaşehir’in umumi durumunu tespit ettikten sonra, istasyon mevkiine döndüm. İstasyon çok kalabalıktı. Herhangi bir yanlışlığa meydan vermemek için, bu kalabalığı daha iyi görmek üzere, yüksekliği 600 metreye kadar indirdim. O zaman her şeyi çok iyi görüyordum. Bu kalabalık düşman kuvveti idi. İstasyona yeni bir tren gelmiş, bir tabur kadar olan kuvveti yeni indirmişti. Türklerin henüz tayyareleri bulunduğundan haberleri olmayan düşman askerleri, belki kendi tayyareleri sandıklarından vaziyetlerinde en küçük bir değişiklik bile olmamıştı. Bu güzel vaziyeti kaçırmadan birinci bombamı bıraktım. Kısa bir zaman sonra bu kesafet içinden yükselen bir infilak dumanı, bana tam bir isabet zevki vermişti. Bu şart altında ikinci bombayı da aynı isabetle hedefe yollamıştım. Bu ani baskın mahiyetindeki hücum düşmanı çılgın bir şaşkınlığa düşürmüştü. Ben de bu şaşkınlıktan istifade edip hemen tayyaremi verile vererek, ani bir sukut rolüyle yüksekliği elli metreye kadar düşürmüş ve hedeflerimi teşhis edecek bir halde, hâkim bir görüşle makineli tüfeklerimi boşaltmaya başlamıştım. Düşman cüretinin cezasını çekiyordu. Bu hücumlarımla ben onlara o kadar yakındım ki, heyecan ve korku içinde kaçmaya yeltenenlerin birbirlerine çarptıklarını, isabet alanların yuvarlandıklarım ve tek bir düşman neferinin bile tüfeğini kullanmaya muktedir olamadığını görüyordum. Bu suretle elime geçen bu ilk fırsatı, istediğim gibi yurdumun ve milletimin intikamı hesabına yakıcı bir kudretle kullandıktan sonra zafer neşesiyle üssüme döndüm. İndiğim zaman etrafımı saran arkadaşlarım, ilk vazifenin intibaını büyük bir sabırsızlıkla sormuşlardı. Ben de onlara yakaladığım fırsatı ve hücumlarımın şekillerini anlatmıştım. Bu arada karargâhımıza kadar gelmek zahmetine katlanan muhterem kumandanımıza da raporumu hazırlamadan evvel, gördüklerimi ve yaptıklarımı arz etmiştim. İstiklal Savaşı havacılığı, mukaddes vazifesi bu güzel  ve şerefli başarı ile başlamıştı.

Bunu takip eden müteselsil vazifeler, adeta arkadaşlar arasında kapışılır gibi zevkle yapılıyordu.

Havacılık Tarihinde Türkler–Cilt:2 s: 51;

Kartal Müfrezesi (2. Bölük) harp görevine Sivil pilot Vecihi’nin 15 Ağustos’ta Kula-Alaşehir yöresini keşfiyle başladı. Vecihi kısa süre içinde, 13 sorti daha yaparak 20 saatlik savaş harp uçuşunu tamamladı. Alaşehir, Elvanlar, Demirci, Simav bölgeleri havadan keşfedildi. Demirci bölgesindeki muharebelerde alçaktan uçuşlar ile düşmana makineli tüfek ile taarruz edildi.

Türk Hava Kuvvetleri Uçak Albümü S: 53-54:

Pfalz D.III uçağı, tek kişilik av uçağıdır. Envantere giren 4 Pfalz D.III uçağı Alman Paşa Bölüklerinden kalmış ve bir tanesi İstiklal Savaşı Türk Havacılığının doğuş yeri olarak kabul edilen Konya Tayyare İstasyonunda tamiri yapılarak Kurtuluş Savaşında görev almıştır. Plt. Astsb. Vecihi (Hürkuş) tarafından Pfalz BçIII uçağı ile 15 Ağustos 1920 tarihinde Kurtuluş Savaşı’nın ilk hava görevi İcra edilmiştir. Pfalz D.III uçağı 10 Ağustos 1921 tarihinde çıktığı görev uçuşu sırasında motorundan isabet almış ve iki cephe arasına zorunlu iniş yapmıştır. Pfalz D.III uçağı, düşman eline geçmemesi için Plt. Astsb. Vecihi (Hürkuş) tarafından yakılmıştır.”

20 AĞUSTOS

1920   “İstiklal Savaşı havacılığı, mukaddes vazifesi bu güzel ve şerefli başarı ile başlamıştı. Bunu takip eden müteselsil vazifeler, adeta arkadaşlar arasında kapışılır gibi zevkle yapılıyordu.

20 Ağustos 1920:

Yeni bir emirle iki tayyare ile Simav ve civarının keşfi istenmişti. Halil ve ben kendi tayyarelerimizde ve yüksek bir neşe içinde bu emrin infazına havalanmıştık. Uşak’tan itibaren müteselsil arızalarla dolu bir zemin üzerinde uçuyorduk. Vadiler, sarp dağlar parça parça ormanlarla süslenmiş bir tabiat parçası, asırların bıraktığı izler, hadiselerin oyduğu derinlikler ve çizgiler, ne güzel görünüyordu. 90 kilometre uzanan yolumuzun nihayeti demek olan Simav vadisini değişen her irtifada ve her maden unsurunun belirdiği mıntıkada başka başka renkler ve hususiyetler gösteriyordu. İrtifamız hayli yüksekti. Altımızdaki Simav gölü küçük bir su birikintisi halinde bu manzaraya başka bir güzellik veriyordu. Artık arkadaşımızla aramız açılmıştı. Birbirimizden uzak mesafelerde, daha derin ve daha şumullü olarak araziyi tarıyorduk. Düşmandan eser yoktu. Biz, batıya doğru uzanan bir vadide çok aşağılara kadar inmiştik. Fakat yine bir şey görememiştik. Yanlarımızdaki bombaları sarfedecek hedef bulamıyorduk. Bize verilen keşif mıntıkasını hayli aşmış, yine bir hedef görememiştik. İhtimal seyyar bir halde bulunan kuvvetler, kesif ormanlara sığınmışlardı. Bu mevkileri de iyice taradıktan ve şüphelendiğim noktalar üzerine makineli tüfeklerimle ateş ettikten sonra, dönmüştüm. Arkadaşım da daha başka bir mıntıkayı tarayarak dönüyordu. Bir müddet uçuş yaptıktan sonra Yenice köyü mıntıkası üzerine geldiğim zaman civarda bir Alaylık çadırlı ordugâh görmüştüm. Boz renkli çadırlardan müteşekkil bu ordugâha da güzel isabetlerle tahribat yaparak avdete başlamıştık. O günkü uçuşlarda neşemizi gerektiren bir hadise yoktu. Bombaladığım ordugâh bile bir ölü sükûtu içinde idi. Yere indik, raporlarımızı verdik, aradan bir saat geçmemişti ki, fırkamızın istediği yeni bir vazife, Kuvai Seyyare kumandanlığının telgrafını da ilave etmişti. Telgraf meali şöyleydi: Birinci maddesi: Bu gün iki düşman tayyaresi Simav vadisi üzerinde uzun uzun dolaştıktan sonra, dün akşam düşmandan elde ettiğimiz bir alaylık çadırlı ordugâh üzerine iki bomba atmıştır. Mezkûr çadırlar tarafımızdan işgal edilmediği için insanca telefat olmamıştır. İkinci maddesi: Bu harekete mukabil tayyarelerimizin de mukabelei bilmisil yapması dileğiyle… Bu telgraf bana soğuk bir duş tesiri yapmıştı. Gerçi zayiat olmaması bir teselli idi ama vazifeyi isteyen Kuvai Seyyare kumandanlığı bu vaziyetin değişikliğini de bildirmesi ordunun menfaati ve teamülü icabı idi. Birincisi bu yanlışlık, ikincisi de bu mıntıka üzerinde çok işlemiş bulunduğum için bu iki vazifenin de tarafımdan yapılmasını filo kumandanıma teklif ettim. Aynı gün saat 18.00’de yine tam hamule ile yerden ayrılmıştım, uçuşumda bir de kin vardı. Öğleden evvel boşa giden bombalarımın zararını telafi etmek istiyordum. Kırk dakika sonra Demirci üzerine varmıştım. O günlerde harekât bu mıntıkaya yüklenmişti, Kuvai Seyyaremizle Yunan kuvvetleri arasındaki çarpışmalar bu mıntıkada tekâsüf etmişti. Demirci’nin güneyinde bir fırka karargâhını ve kuzey doğusunda de istirahat halinde bir alay kuvvetini yakalamıştım. İrtifaım çok az idi. Bu vaziyetten istifade ederek, düşmanın ihtiyatı olan bu kuvvetin üzerine saldırdım. Birbirini takip eden iki bomba çok güzel isabetlerle bu kuvveti sarsmış ve perişan bir halde dağıtmıştı. Bu esnada beni ateş altına alan bir topçuyu kendi ateşi ile çok iyi görmüştüm. Ona teveccüh gösteren tüfeklerim müessir bir huzme ile mukabele etti. Neşeli bir zafer içinde sırtlara sürünürcesine uçuyordum. İleri mevzilere yaklaştım, bunların kumanda mevkilerini buldum. Bütün fişeklerimi bana zevk veren muvaffakiyet halinde bu kuvvetlerin mütekâsif noktalarına saçıyordum. Bu taarruzumun düşman üzerinde yaptığı tesiri gururla görmüş ve yuvama şerefle dönmüştüm. Şimdi de arkadaşlarım, Kuvai Seyyare Kumandanlığından gelen bir telgraf yazısından şu neticeyi tevsik ediyorlardı. Telgraf: Geç vakit Demirci mıntıkasında uçan bir tayyaremiz, yere sürünürcesine, düşmana bomba ve makineli tüfek ateşi ile hücum ederek, birçok noktalarda toplananları dağıtmış ve aynı zamanda kıtalarımız maneviyatı üzerinde büyük bir tesir bırakmıştır. Bu harekât yarın tekrar edildiği takdirde, Demirci’nin ele geçirileceği mealinde idi. Bu telgraf üzerine fırka kumandanlığı yeni hücum emrini vermişti.”

30 AĞUSTOS

1920   İSTİKLAL SAVAŞINDA GARP CEPHESİNDE İLK HARP UÇUŞU

“30 Ağustos 1920’den itibaren cephe hizmeti, keşif maksatlarına münhasır olarak lüzum görüldükçe yapılıyordu. Ara sıra da düşman tayyarelerinin uçuşlarına dair gelen haberler karşısında uyanık bulunuyorduk. Fakat hiç bir tesadüf vaki olmuyordu. O zaman için hasım hava kuvvetleri bize göre çok yüksek bir durumdaydı. Hem adeden çok, hem de malzeme bakımından zengin ve mükemmeldiler. Bu kadar maddi üstünlüğe rağmen, düşman tayyareleri cephe hattından ileri geçememişlerdi. Bizim vaziyetimize gelince: Malzeme bakımından, Konya’da mevcut bulunan eski malzeme toplanarak, Eskişehir’e getirilmişti. Umumi müdürümüz Latif Bey’in himmetiyle Demiryollar fabrikasında ayrılan bir kısımda yaptığımız tamiratla, bu tayyareler meydana getirilmeğe başlanmıştı. İlk zamanlardaki mevcudumuz nisbeten iyi denecek bir halde bulunduğu için, süratle hazırlanmış, fakat geniş bir intizamsızlık içinde, tecrübesiz pilotlar tarafından uçurulmak isteğiyle kırılmış ve ziyan edilmişti. Esasen hava istasyonunun malzeme mevcudu olmadığından, bu yeni kırımlar çalışmayı imkânsız bir hale getirmişti. Personel bakımından da çok zayıf bir haldeydik. Mevcut pilotlar Umumi Harp’te çalışmış tecrübeli arkadaşlar olduğu halde, bunların uzun seneler uçuşu bırakmış bulunmaları, tecrübe ve melekelerini bozmağa vesile olduğu için keşif hizmetleri ancak birkaç kişinin çalışmasına münhasır kalıyordu. Elimizde talim tayyareleri olmadığından, diğer arkadaşların uçuşlarını yaptırmak mümkün olamıyor ve bu sebeple kırımın önüne geçemiyorduk.

Nihayet öyle bir zaman oldu ki, malzeme yoksunluğundan tayyareler tamir edilememeğe ve ancak bir av ve bir keşif tayyaresi mevcuttan hazırlanarak bütün gayretimizle bunları yaşatmağa ve pilot olarak da keşif hizmetlerine Behçet ve av keşif hizmetlerine de ben çalışmağa mecbur kalmıştık. Arasıra Hayrettin ve Fehmi Bey’ler gibi bazı arkadaşlar da yardımlarını esirgemiyorlardı. Bu mahrumiyet ve malzeme buhranı içinde çırpınan tayyarecilerimizin ellerindeki kırık dökük tayyarelerle orduya yaptıkları hizmet, zengin Yunan tayyarecilerinin başarılarından çok yüksekti.”

VECİHİ HÜRKUŞ ve AĞUSTOS

ÇOK OKUNANLAR