Perşembe, Haziran 26, 2025

BU HAFTA İLK 5 HABER

Benzer Haberler

Türk Hava Kurumu (THK) Üzerine Yükselen Ortak Ses

Türk Hava Kurumu’nun (THK) kara bahtı üzerine sosyal medya hesabımda (https://www.facebook.com/oktay.erdagi) kaleme aldığım iki yazının, beklentimin çok ötesinde bir ilgi görmesi beni hem şaşırttı hem de umutlandırdı. Gelen mesajlar, telefonlar, paylaşılan görüşler ve eleştiriler, bu kurumun hâlâ ne denli sahiplendiğini açıkça ortaya koyuyor. Yalnızca bu yazıları kaleme alan biri olarak değil, bir havacılık gönüllüsü olarak da böylesi güçlü bir duyarlılıkla karşılaşmak beni ziyadesiyle mutlu etti.
Ancak asıl dikkat çekici olan şu: Havacılık camiası, THK’nın içine sürüklendiği bu içler acısı durumu artık sadece konuşmakla kalmıyor, yüksek sesle sorguluyor. Sessiz yakınmaların yerini kararlı cümleler, mırıldanmaların yerini sahiplenici haykırışlar almış durumda. İşte bu, bir değişimin ayak sesidir. Bu tablo, kurumun sadece eleştirilmediğini, aynı zamanda hâlâ değer gördüğünü ve yeniden ayağa kaldırılması gerektiğine olan inancın da canlı tutulduğunu gösteriyor.
Yazılarımın en çok takdir edilen yönü ise birçok kişinin ifadesiyle “susulanı yüksek sesle söyleme” cesareti oldu. THK’nın yıllardır halının altına süpürülen yapısal sorunlarını, kronikleşmiş yönetim anlayışını ve sorumluluk makamlarının taşıdığı vebali açıkça dile getirmem, camiada derin bir karşılık buldu. Artık suskunluk değil, yüzleşme dönemi başlamıştır.
Gelen yorumlar arasında en fazla öne çıkan ortak kanaat şuydu: 1960’lardan itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vesayeti altına giren THK, uzun yıllar boyunca adeta bir “arka bahçe” mantığıyla yönetildi ve bu süreçte kendi ruhunu kaybetti. Bu vesayetin kırılmasına yönelik ilk ciddi hamle, 1987’de merhum Prof. Dr. İnanç Ayas’ın, büyük baskı ve direnişlere rağmen kurum başkanlığına seçilmesiyle atıldı. Hemen herkesin hemfikir olduğu üzere, onun gelişiyle birlikte THK bir sivilleşme sürecine girdi, fabrika ayarlarına dönmeye başladı ve kısa sürede umut veren bir ivme kazandı.
Ne yazık ki, 1990 yılında Ayas’ın ani vefatı, bu sürecin de sonu oldu. Bugün birçok uzmanın ortak görüşü, bu tarihten itibaren THK’nın yeniden eski vesayet zincirine teslim olduğu ve bir daha da toparlanamadığı yönündedir. Ayas’tan sonra büyük ümitlerle yapılan ikinci sivil başkan merhum Atilla Taçoy denemesi ise, ne yazık ki başarı değil, çöküş getirmiş. Hatta öyle ki, THK’nın batış süreci bu dönemde adeta roketlenmişti.
Bu yeni yönetim döneminde Türk bürokrasisinin hastalıklı refleksleri kurumu tamamen teslim aldı. THK deyince akla gelen, kurumu içten bilen ve yaşatan isimler – başta Erdoğan Menekşe, Sadık Sindel ve Atilla Parla olmak üzere – sistematik biçimde kurumdan uzaklaştırıldı. Mevcut SHGM yönetiminin yaptığı gibi. Bu dönemin en tartışmalı kararı ise, “FAI’de söz sahibi olacağız” diye dünyada sadece bir kez düzenlenen 1. Dünya Hava Oyunları’na ev sahipliği yapılmasıydı. THK’nın mali gücünün çok ötesine geçen harcamalar yapıldı, o günden sonra da kurum mali krizi atlatamadı, gelirler ise şeffaflıktan uzak biçimde har vurulup harman savruldu. Nereye harcandığı hâlâ bilinmeyen bu bütçeyle ilgili açılan soruşturmalar, THK’ya ilk kayyımın atanmasına ve kurumun tekrar askeri vesayete teslim edilmesine neden oldu.
O günden bu yana THK, yönetsel dengeden uzak, savruk ve vizyonsuz yönetimlerin elinde savrulmaya devam ediyor. Siyasetin, bürokrasinin ve kişisel çıkarların arasında sıkışan kurum, bir türlü kendi ayakları üzerinde durmayı başaramadı. Ünsal Ban ve Osman Yıldırım’ın THK’ya verdiği telafisi imkânsız zararları daha önceki yazılarımda detaylarıyla kaleme almıştım. Ancak Osman Yıldırım dönemi öyle skandallara sahne oldu ki, “uçak yapıyoruz” denilerek Polonya ve Bulgaristan’dan kapanmış fabrikalara 17-19 milyon dolar ödenmesi; paraşütçü ve planörcü yetiştirmek için kullanılan AN-2 uçaklarının satılması bu yolla THK’nun eğitim kabiliyetinin yok edilmesi ve yerine 2 adet Cessna Caravan ile 1 özel jet alınması; “THK’yı NASA üssü yapacağız” gibi gerçekle ilgisi olmayan iddialarla kaynakların heba edilmesi asla unutulmamalı. Bu dönemde yüzlerce ne idüğü belirsiz adamın da THK’na kaynak olmaya çalışarak nemalandığını herkes biliyor.
Yıldırım döneminde THK için “Kars’a bakım merkezi kuracağız” denildiğinde, ben de o günlerde sormuştum: “Ne yani, Kazlara mı bakım yapacaksınız?”
Bugün gelinen noktada artık bu kötü gidişe içeriden ve dışarıdan yükselen güçlü tepkilere kulak verilmesi kaçınılmazdır. THK’yı gerçekten seven, bu kuruma gönül veren herkesin artık daha açık, daha cesur ve yapıcı bir şekilde inisiyatif alması, sorumluluk üstlenmesi ve THK’yı yeniden ayağa kaldıracak vizyonu ortaya koyması şarttır.
Çünkü THK yalnızca bir kurum değildir; bu milletin havacılıkla kurduğu tarihsel bağın, idealizminin ve vizyonunun simgesidir. Ve böylesi simgeler, sessizlikle değil; kararlılıkla, yüzleşmeyle ve mücadeleyle korunur.
Mevcut kayyımın canıyla başıyla ve iyi niyetle elinden geleni yaptığını yakinen biliyorum. Ancak bu THK’nu kurtarmaya yetmez.
Oktay Erdağı
E.Sivil Havacılık Genel Müdür Yrd.
Yazar- Havada Ahkam-Havada Oraj
Havacılık Uzmanı

ÇOK OKUNANLAR