Bugün uçakla yaptığımız seyahatler, 40 yıl öncesine göre daha uzun sürüyor. Teknoloji ilerliyor, uçaklar gelişiyor, havalimanları büyüyor ama biz aynı mesafeyi eskiye göre daha uzun sürede uçuyoruz. Hatta 1950’li yıllarda saatte 800 km hızla jet çağına geçildiğinden bu yana, hayatımızı değiştiren çok önemli teknolojik değişimler olmasına rağmen uçakların hızlarında bir değişiklik olmadı. Bugün uçakların ortalama seyir hızı 850 km, yerde ve gökte artan trafik en büyük handikap.
Mesela, New York-Houston arası 1973’te 2 saat 37 dakikada kat edilirken, günümüzde, yani 43 yıl sonra 3 saat 50 dakika sürüyor. Aradaki yaklaşık 73 dakikalık fark oldukça dikkat çekici. Peki ama bu durumun sebebi nedir?
MEYDANLAR 50 YIL ÖNCESİNİN
Havalimanları ve gökyüzündeki trafik yoğunluğu, havada yolculuğun uzamasının en önemli faktörleri arasında. Uçaklar ve gerçekleştirecekleri operasyonlar, havalimanlarında oluşan trafik ve buna bağlı ortaya çıkan bekleme süreleriyle beraber, gökyüzündeki hava trafiğinin de ciddi boyutta artışından olumsuz etkileniyor.
50 yıl ve daha önceki şartlara göre tasarlanmış havalimanları, havacılığın büyümesindeki hıza birkaç beden küçük geliyor. Büyümeyi kaldıramıyor. Havalimanları tasarlanırken o günün şartlarındaki uçuş trafiği, iniş kalkış sayısı ve aynı zamanda gelecek tahminleri göz önünde bulundurulmuş olsa dahi sektörün gelişimi olağanüstü boyutta olunca, ister istemez havalimanları yetersiz kalıyor.
Uçuş süresi, zamanında kalkış gibi kavramlar da anlamını yitirmiş durumda. Zira uçağın kapıları kapandığı anda uçuşun başladığı kabul edilirse; pist başında diğer uçakların kalkmasını beklemek ve taksi sırasında geçirdiği zaman da uçuş süresine dahil ediliyor. Böylece o hatta uçuş süresi uzamış oluyor.
Tahmin edileceği üzere ekonomik kaygılar da uçuş sürelerinde yaşanan değişimin en önemli sebeplerinden. Havayolları uçuşlarında hızlarını bir miktar azaltarak milyonlarca dolar tasarruf elde ediyor. Küçük bir örnek vermek gerekirse; 2002- 2012 yılları arasında petrolün ortalama varil fiyatı 25 dolar seviyelerinden 100 doların üzerine çıktı. Günümüzde ise 50 doların altında geziniyor, ancak yüksek düzeydeyken Amerikalı dev havayollarından Jet Blue, her uçuşunda hız kesip rotalarını hissedilmeyecek oranda (2 dakika) uzatmaya gitti. Bu sayede de yılda 13.6 milyon dolarlık bir tasarruf elde ettiğini açıklamıştı.
VALİZ BEKLEMEYE ÖNLEM
Bir yolcunun havayoluna dair algısını belirleyen en önemli konulardan biri de zamanında kalkış ve valizini az beklemek. Objektif olarak bakıldığında havayolunun bu konularda belli bir noktaya kadar etkisi olsa da yolcu bu konuda sorunlar yaşayınca direkt havayolunu suçluyor. Havayolu da durumdan daha az zararlı çıkabilmek için rota programlamasını yaparken ekstra blok zamanlar ekleyerek yolcuya duyuruyor. Böylelikle olağanüstü aksama durumları için önceden hazırlık yaparak, yolcunun önemsediği zamanında kalkışvarış performansını (on-time) lekelememiş oluyor. Fakat bu durumda da uçuş süreleri uzatılmış oluyor.
UÇUŞU GÜVENLİ YAPAN 5 GELİŞME
Günümüzde havacılıkta yaşanan kaza ve riskli olayları, bundan 30-40 yıl öncesiyle kıyasladığımızda, uçaklarla seyahatin yolda yürümekten bile çok daha güvenli hale geldiğini görüyoruz. Mesela, 1970 ve 1980’ler uçak kazalarında zirvenin yaşandığı yıllar olarak biliniyor. Tarihin tozlu yapraklarında, 1972’deki 2429 ve 1985’teki 2331 kaza, havacılık tarihinin en acılı zaman dilimini gösteriyor. Ama o yıllar, o hadiseler ve sebepleri çok gerilerde kaldı. Uçakların bu denli güvenlik düzeyine ulaşmasında teknolojinin gelişiminin payı tartışılamaz. Fakat havacılıkta çoğu iyileştirmelerin daha önce yapılan hatalar üzerinden gerçekleştiğinin de bilinmesi gerekir. Bu yüzden de “havacılığın kuralları kanla yazılmıştır” şeklindeki klişe deyime çok atıf yapılıyor. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) verilerine göre 2015’te yaklaşık 3.5 milyar insan uçakla seyahat etti ve 3.1 milyon uçuştan birinde ölümlü kaza meydana geldi. Son 5 yılın ortalamalarına göre ise yüzde 30 oranında bir iyileşmeden söz etmek mümkün. Havacılığı önceki hatalardan alınan dersler ve teknolojik gelişmelerle daha da güvenli hale getiren 5 önemli husus var. Buyurun okuyun. Uçağa bindiğinizde ise kemerlerinizi bağlayıp güvenle arkaya yaslanıp bulutların üzerinde yolculuğun tadını çıkarın.
1) Uçaktaki yedekli sistemler
Bir uçak, her biri birbirinden bağımsız, kendi içinde mühendislik harikası olan yüzlerce küçük sistemin bir araya gelmesinden oluşur. Bu sistemler yedekli şekilde kurgulanmıştır ve uçak seyir halindeyken meydana gelebilecek arıza durumunda bir sistemin yedeği olan başka bir sistem devreye girer ve uçağı gideceği noktaya ya da inebilecek en yakın havalimanına kadar idare eder.
2) Uydu teknolojileri ve ötesi
Havayolu şirketleri uçaklarının kokpitlerini yüksek teknolojilerle ve uydu teknolojisiyle donatmaya devam ediyor. Bu sistemler, pilotlar için daha etkin yol haritası sağlıyor. Özellikle uydu sistemleri, pilotların kötü hava şartlarından ve uçuş konforunu bozacak olumsuzluklardan kaçınmalarını sağlıyor. Böylelikle çok daha güvenli uçuşlar gerçekleştirebiliyoruz. İster inanın, ister inanmayın ama bazı uçaklardaki teknoloji cebimizdeki akıllı telefonlar kadar bile teknolojiye sahip değil.
3) Zırhlı kokpit kapıları
11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler’e yapılan hava saldırısı; dünya havacılık kurallarının da büyük oranda değiştirilmesi sonucunu doğurdu. Havada güvenlik başlığının baştan sona yenilenmesine sebep olan bu elim olayın getirdiği en büyük yeniliklerden biri; uçakların kokpit kapılarının zırhlı ve kilitli olması zorunluluğu oldu. Kokpiti ve dolayısıyla uçuşu daha güvenli hale getiren yeni düzenleme, asi yolcular ve uçak kaçırmaya niyetlenen korsanlar için ciddi bir caydırıcı oldu. Ancak az da olsa kokpitteki pilotların sebep olduğu sorunlar için araştırmalar devam ediyor.
4) Bilinçli yolcular artıyor
Yolcuların büyük çoğunluğu artık uçağa binip koltuğuna oturur oturmaz emniyet kemerini sorun çıkarmadan takıyor. Bizde Bülent Ersoy’la gündeme gelen türden kemer takmama hadiseleri artık çok yadırganıyor. Kemer ikaz ışıkları yanmıyorken bile çoğu yolcu kemerlerini çözmüyor. Uçuş öncesi yapılan güvenlik brifinglerinin yolcuların ilgisini çekmediği düşünülse de her uçuşta bu brifinge maruz kalan yolcuların farkındalığının arttığını ve bu durumun da uçuşların kalitesini ve güvenliğini artırdığını söylemek mümkün.
5) Yorgun pilotlarla uçuş yok
2004’te Corporate Havayolları’na ait 5966 numaralı uçuşu gerçekleştiren uçak, St. Louis Havalimanı’nda pilotların pisti tam olarak hesaplayamaması sebebiyle piste ulaşamadan çakıldı. 13 yolcudan 11’i uçaktaki tüm mürettebat ile beraber hayatını kaybetti. Bunun üzerine Amerikan Federal Havacılık Dairesi (FAA) pilotların uçabileceği süreyle ilgili çeşitli kısıtlamalar ve önerileri hayata geçirme kararı aldı. Pilotaj hatası kaynaklı kazaları en aza indirmenin yolunun, dinlenmiş ve uçuşa iyi hazırlanmış bir uçuş ekibinden geçtiği sonucuyla pilotların dinlenme süreleri yeniden yapılandırıldı. (Güntay Şimşek-Habertürk)