1961 senesi ortalarıydı, yerli otomobilimizi üretmeye karar verdiğimizde. Öyle ki; 129 günde her şeyiyle Türk Malı olan, bir değil iki tane otomobil üretti 23 inanmış mühendisimiz.
Türkiye’de otomobil üretilemez, motor üretilemez sözlerine inat, teknik malzeme yetersizliğine rağmen 129 günde 7 değişik tip ve güçte motor, 4 prototip otomobil hazırlanmıştı.
Sonrası malum; 29 Ekim kutlamaları için Ankara’ya trenle gönderilen 2 Devrim otomobili, deposuna benzin konulamadığı için 200 metre sonra stop etmiş ve geldikleri gibi Eskişehir’e geri gönderilmişlerdi. Sonları, bir intikam planının son perdesi olarak preslenmek olmuştu. Öyle ya, Türkler nasıl otomobil yapabilirdi.
O güne kadar türlü engelleme faaliyetleriyle karşılaşan Devrim otomobili, 30 Ekim sabahı yayınlanan tüm gazeteler ağız birliği etmişcesine “Devrim yolda kaldı”, “Devrim ancak 200 metre gidebildi” gibi başlıklarla son darbeyi de yemiş oldu.
Baskı altına alınan mühendis grubu, belki hükumet kanadından sonra kamuoyunda da böyle bir algı oluşturulup milli bir proje daha sonuçsuz bırakılmıştı.
Biliyor musunuz benzini bittiğinde Devrim otomobilinin üzerinde ne yazıyordu?
Tecrübe… Bugünkü terminolojiyle deneme ya da İngilizcesiyle EXPERIMENTAL. Tıpkı milli uçağımız HÜRKUŞ’un üzerinde yazdığı gibi.
SONU BENZEMESİN
Sonu benzemesin süreç aynen işliyor. Milli mücadeleye inanmış mühendis, teknisyen ve pilotlarımız omuz omuza vermiş, Türk Malı uçağımızı üretmiş ve sertifika sürecinde gerçekleştirdikleri testlerin her aşamasını başarıyla geçerken, yıpratma faaliyetleri devam ediyor. Neymiş? HÜRKUŞ taklitmiş.
Başkalarının paralı kalemi olanlar dışında saflıklarından bu sürece dahil olanlar, kendi öz güvensizliklerini Türk milletine mal edip, Türkler uçak üretemez ancak taklit eder, montaj yapar gibi sözlerle yıpratma faaliyetlerine katılıp, göz bebeğimiz bir kurumu, özveriyle harcanan emekleri hiçe saymaktadırlar.
HÜRKUŞ taklit sözleri sürekli gündemde tutulurken, son günlerde Hava Kuvvetlerimize alınması gündemde olan 15 adet Güney Kore malı KT-1, tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Aklı başında her Türk, milli projeyi destekleyip; “her şey yolunda gidiyor, HÜRKUŞ beklensin, KT-1’ler alınmasın” derken karşılarına mutlaka” HÜRKUŞş, KT-1’in taklididir” diyen birileri çıkmaktadır. Sebepleri de çok basit, iki uçak da birbirinin aynısıymış.
Sormazlar mı adama; farklı olması için dizel motor mu tercih edilmeli, kokpiti en arkada mı olmalı, ya da üç kanatlı mı olmalı. Özgün olması için, ne yapılmalı?
Uçak bu, birbirine benzeyecek elbette. Aerodinamik şekilde, kısıtlı alanda yapmanız gereken standart yapılar var. Kokpit, kanat, motor başka bir şekilde konumlandırma imkanı olsa dahi, marjinal tasarıma ne ihtiyaç var? Öyle ya ben yapıyorum, lisansını başkasından almadım ki, istediğim gibi yaparım.
İSTEMEK, BAŞARMAKTIR
Mühendis, teknisyen ve pilotlarımız, kara kalem aşamasından başlayıp bugünlere getirdikleri proje için bir yandan canla başla çalışıp, bir yandan da “bu uçağı biz yaptık, bu uçak Türk Malıdır” sözleri ile meydana getirdikleri esere sahip çıkmaktadırlar.
Projeyi boşa çıkarmak isteyen başkalarının kalemi olanlar daha çok yazıp çizecektir fakat kalbinde kötü niyet taşımayan, her fırsatta neyi ispat etmek istediklerinin bile farkında olmayanlar artık bu taklit lafını bir kenara bırakmalıdır.
Sadece projeyi yürüten mühendis, teknisyen, pilot değil, bu proje hepimizin projesidir. Bu daha başlangıç daha neler üreteceğiz neler. Yeter ki isteyelim. Bakın geçtiğimiz günlerde yerli İHA “BAYRAKTAR” silahlı kuvvetlerimize teslim edildi bile.
Şimdi bunun için de motoru yabancı diyenler olacaktır. Olsun yazılımı TÜRK. Sadece bu bile yeterken her şeyiyle Türk Malı İHA, bugün milli menfaatlerimiz için uçuyor. Ayrıca hangi uçağın motorunu imalatçısı üretiyor ki? Boeing mi, Airbus mı, Embraer mi?
El birliği ile, gönül birliği ile destek olup, projeyi tamama erdirme zamanıdır. Bununla yetinmeyip yeni projeler, bölgesel uçak, jet uçağı da istememiz gerekir. İsteyelim ki bürokrasinin yavaş işleyen çarkları hızlansın. İstemek başarmanın yarısıdır.