Salı, Ekim 15, 2024

BU HAFTA İLK 5 HABER

Benzer Haberler

“14 Tane Bomba Yüklü Uçağımız Vardı, Kaldırmaz mıydım!..”

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti’nin de bulunduğu 26’sı tutuklu 76 sanığın yargılandığı Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın 11. Duruşmasında dönemin 7. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık savunma yaptı.

FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün 15 Temmuz’daki darbe girişimine Malatya’dan destek veren 2. Ordu Komutanlığı ve 7. Ana Jet Üssü’ndeki darbe girişimine ilişkin aralarında dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti’nin de bulunduğu 26’sı tutuklu 76 sanıklı davaya Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.

Mahkeme salonuna dönüştürülen Yakınca Spor Salonu’nda Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davada darbe girişimine destek vermekle suçlanan dönemin7. Ana Jet Üs eski Komutanı  Emin Ayık ile birlikte 1 Albay, 1 Yarbay, 3 Binbaşı, 1 Yüzbaşı ve 7 Üsteğmenin savunmalarına başlanıldı.

İddianamedeki kendisiyle ilgili suçlamalar yüzüne okunan Ayık’ın Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan ‘Harekat Yıldırım’ öncelik dereceli sözde mesaj formunda “7.Ana Jet Üs Komutanı” olarak “görevine devam” şeklinde görevlendirildiği belirtildi.

Ayık, savunmasında, “Görevde olduğum bir yıllık süre içerisinde çok yoğun ve önemli görevler icra edilmiştir. Başarılı sonuçlar elde edilmiş, terörün belinin kırılmasından üssümüz önemli bir görev ifa etmiştir” ifadelerini kullandı.

Paralel devlet yapılanması ve FETÖ ile ilgili eğitim ve meslek hayatı boyunca ilgisinin olmadığını ileri süren Ayık, “Söz konusu yapıyla hiçbir zaman ilgim, alakam olmamıştır” diyerek, iddianamede suçlamaları kabul etmedi.

Ayık, Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan sözde mesaj formunda “görevine devam” yazılmasının kim ya da kimler tarafından yapıldığını bilmediğini iddia ederek, şunları söyledi:  “Kimler tarafından yazıldığından haberim yok. Benim dışımda gerçekleşmiştir. Ben, 2016 yılında Ağustos ayı itibariyle Tuğgenerallikte 4 yılımı dolduruyordum. Görevlendirme bana avantaj sağlamayan bir durum değil, kariyerimde olumsuz bir durumdur.”

15 Temmuz’da gerçekleştirilecek olan Korgeneral Mehmet Şanver’in kızının düğüne katılmayı planladığını ancak annesinin rahatsızlığı nedeniyle katılmadığını ifade eden Ayık, “Annemin rahatsızlığından dolayı planımı değiştirdim. Annemin rahatsızlığı son zamanlarda artmıştı, Ankara’ya götürme kararı verdim. Sabah erkenden yola çıkmayı planlıyordum. Evde olduğum esnada, üsten telefon geldi ve terörle mücadele kapsamında havalanan uçakların bombalarını atmadan BHHM tarafından geri çağrıldığı söylendi. Hafta sonu görevlendirmelerine benzer bir görevlendirme olduğunu düşündüm. Saat 21.00’da dönemin Harekat Komutanı Kurmay AlbayTayfun Tuna’yı arayarak, üsse geçeceğimi söyledim ve üsse geçtim. Durumun netleşmesini beklerken, darbeye teşebbüs olaylarını televizyondan izledim. Garnizonu terk etmedim, birliğimin başında kontrolü sağlayıp, olası bir olumsuzluğa mahal vermedim. Gerekli temaslar sağlanarak, işbirliği içerisinde ortak hareket edilmiştir. Gerekli güvenlik tedbirleri alınıp, uçuş sistemlerinin kapatılması sağlanmış, ana ve yedek piste iniş ve kalkışların engellenmesi için gerekli araçlar yerleştirilmiştir. Pistlerin hiçbir kalkışa izin vermeyecek şekilde kuledeki personel tarafından kapatılması sağlanmıştır.”

Ayık, üsse 7 kargo uçağının iniş yapmasına izin verdiği iddialarına ilişkin ise şu beyanda bulundu: “03.50’de uçuş kulesi beni arayarak Eskişehir’deki Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nden (BHHM) arandık. Kayseri üzerinde bekleyen uçakların bizim üssümüze indirebilecekleri söylendi. Söz konusu kargo uçaklarının üssümüze yönlendirildiğini, indirilmesi, tekrar kaldırılmaması ve personelin gözaltına alınması söylendi. Vali beyle görüşüp durumu anlatmak istedim ama zaman kısıtlı olunca uçakları indirip sonra görüşmek istedim. Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) müdürü ile görüştük vali beyin uçakların indirilmemesi yönünde talimat verildiğini söyledi. Ben de uçaklar indikten sonra görüşeceğimi söyledim. Uçakların yedek piste park etmesiyle, pist kapatıldı. Bu işlemler yapıldıktan sonra vali beyi bilgilendirdim. Talimatlar doğrultusunda bağlı bulunduğum komutanlıklarla hareket ettim. Kuvvet Komutanlarının bilgisi dahilinde ve emriyle gerçekleştirildi. Uçakların her birinin maliyeti 100 milyon doların üzerindendir. Uçakların indirilmemesi, yakıtların olmaması nedeniyle ülkemiz için stratejik imkanlar kaybedilecekti. Emirleri uygun şekilde tam olarak icra ettim. Maddi değeri yüksek olan uçakları düşmekten kurtardım. Darbeye iştirak ettikleri iddia edilen personelleri emniyete teslim edilmesini sağladım. Uçakların inişlerine izin vermeseydim, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın emrine uymamış olacaktım. Uçakları kurtarıp, personelleri emniyete teslim ettim.”

Üsten F-4 uçaklarını kalkışına izin vermediğini savunan Ayık, “F-4 uçaklarının kalkışına izin versem, çabam olsa kalkışlarını yaparlardı. Kargo uçaklarının inişi geciktirilip, bu uçaklar kaldırılabilirdi. Kalkış için çok rahat pist başına ulaşabilirlerdi. F-4 uçaklarının kalkışına izin verdiğim iddiası gerçek dışıdır” iddiasında bulundu.

Ayık, iddianamede yer alan cezaevi girişinde dönemin 2. Ordu Komutanı tutuklu sanık Adem Huduti’ye, “Olmadı işte komutanım, başaramadık” sözüne ilişkin ise “Elle tutulur olmayan bir kişinin ifadesi söz konusu, bununla bir sonuca varılamaz. 3 general tanımadıkları kişilerin yanında böyle bir konuşma yapmaz diye düşünüyorum. Böyle bir konuşma asla olmamıştır” dedi.

Ayık, Mahkeme Başkanı Vedat Koç’un “sözde mesaj formunda üs komutanlarından görevine hala devam yazmayan kişiler var mı?” sorusuna, “Mesaj formunu hiç görmedim, inceleme imkanım olmadı”, “Kargo uçaklarının piste inişini ne zaman öğrendiği” sorusuna ise Ayık, “04.00 gibi. İniş ise 04.30’da gerçekleşti” cevabını verdi.

Ayık, mahkeme başkanı Koç’un “Adem Huduti ile o gece pistin uçuşlara kapatılması yönünde talimat var mıydı?” sorusuna, “Sayın ordu komutanı iniş kalkış olmamasıyla alakalı bana tavsiye niteliğinde emirlerini aktardı” dedi.

“F-4 uçaklarının hangardan çıkıp, ruleye başlaması hangardan çıkmaları emrini verdin mi?” sorusuna Ayık, “Emrim olmadı” cevabını verdi.

Ayık, mahkeme başkanı Koç’un  “Size F-4’lerle ilgili bilgilendirme yapıldı mı?” sorusuna, “Kule beni aradı ve ‘efendim çıkan F-4 var’ dedi. Bulunduğum yerde telsizle alakalı bir sıkıntı vardı, konuşmaları tam duyamadım. Kargo uçaklarından beşincisi indiği esnada F4’leri gördüm. Hem elimle hem de telsizle ‘uçaklar geriye dönsün’ dedim” şekline yanıt verdi.

Mahkeme başkanı Koç’un “15 Temmuz’da 2. Ordu’dan kimle görüştün?” sorusuna Ayık, “Bir tek ordu komutanımızla görüştüm” dedi.

Mahkeme Başkanı Koç’un “Semih Terzi ile görüştün mü? Basına yansıdığı kadarıyla Terzi’nin darbe gecesi Diyarbakır 8. Ana Jet Üssü’nden kalkan nakliye uçağıyla Ankara’ya geçiyor. Malatya kule ile bu uçağın teması olduğu ifade ediliyor bu yönde bilgin var mı?” sorusuna, Ayık, “Ben bunu harekat komutanından öğrendim. Böyle bir kimseyi ben tanımıyordum. Etimesgut havaalanı ile ilgili bir takım bilgiler sormuş. Harekat Komutanı söyledi. Bilgi vermeyin diye söyledim” cevabını verdi.

“UÇAKLAR KALKAMAZ HALE GETİRİLDİ..”
Dönemin 7. Ana Jet Üssü Komutanlığı Harekat Komutanı Kurmay Albay Tayfun Tuna, darbeci Semih Terzi’nin içerisinde bulunduğu uçağın kuleye ‘Etimesgut açık mı kapalı mı işgal altında mı?’ diye bilgi istediğinin söylendiğini kendisinin de kuleye kontrolsüz, izinsiz ve darbeci ekibin kontrolünde olduğunu düşündüğü için bilgi verilmemesini söylediğini savundu.

Tuna, darbe girişimi gecesi 7. Ana Jet Üssü’nde Harekat Komutanı olarak görev yaptığını hatırlatarak, 19.30’da üsse giriş yaptığını, filoda otururken Tunceli’de bir karakola PKK’nın saldırının yapıldığını televizyondan öğrendiklerini, görev verileceğini beklediklerini ancak görev verilmeyince eve döndüğünü daha sonra Üs Komutanı Emin Ayık ile üsse geri gittiklerini belirtti.

Tuna, 4 adet F-4 uçağının hazırlanmasına ilişkin, şunları söyledi:

“03.40 civarında üs komutanımız (Emin Ayık) Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nin 4 uçağın silahsız hazırlanmasını istediğini söyledi. Uçakların bomba yüklü olmaması içimizi rahatlattı, tersi olsa emri sorgulardık. Daha sonra Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi, ‘uçakları kaldırmayın’ dedi. 4 uçaktan birinde olan filo komutanı ile görüştük. Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nde darbeci ve darbeci olmayan iki grup olduğunu, benden izin almadan kalkış yapmamalarını istedim. Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nde bizzat görüşme yapana kadar kalkış yapmamalarını istedim. Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’ni aradım, cevap vermediler. Filo komutanıyla görüştüm, Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nden gelen ikinci emir olan kalkmayın emrinin en az riskli olduğunu söyleyerek park yerlerine dönmelerini söyledim. 16 Temmuz günü saat 10.00’da Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi tarafından ‘uçakları hazır edin Akıncı meydanının bombalanacağı’ emri geldi. Tüm hazırlıklar yapıldı ancak Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi ile Malatya Valiliği arasında koordine kurulamadığı için bu görev iptal edildi. 17 Temmuz’da Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan gelen emirle tüm uçakların bataryaları söküldü, uçaklar kalkamaz hale getirildi.”

Tuna, Diyarbakır 8. Ana Jet Üssü’nden izinsiz uçak kaldırarak Ankara’ya giderken Malatya Hava Sahasında geçen ve içerisinde Semih Terzi’nin bulunduğu uçağın kuleyle iletişime geçerek, ‘Etimesgut açık mı kapalı mı işgal altında mı?’ diye bilgi istendiğini ifade ederek, “Kontrolsüz, izinsiz ve darbeci ekibin kontrolünde olduğunu düşündüğüm için bilgi verilmemesini söyledim” dedi.

Darbe ve darbecilerle hiçbir ilişkisi olmadığını iddia eden Tuna, şunları söyledi:

“Darbeci olsam üssümüzde 14 tane bomba yüklü uçağımız vardı. Üsse gelir gelmez kaldırmaz mıydım? 21.30’da geldim. Darbeci olsam Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nden gelen emri uygulardım. Bu emir 23.30’da geldi. Darbeci olsam Semih Terzi’yi tanımaz mıydım? Kendisini taşıyan uçağa bilgi vermeyin der miydim? Darbeci olsam pistleri kapatır mıydım? Uçaklar kalkış için hazır ve pistler açık olmasına rağmen uçakları kaldırma mıydım?”

Tuna, Mahkeme Başkanı Vedat Koç’un “Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nin emirlerini sorgulayabilir misiniz?” sorusuna, “Bombalı olarak kalkış yapmamızı isteselerdi bunu sorgulardık. Bize gelen ilk mesaj 00.08 aradan 4 saat geçmiş belki darbecilerden ele geçirildi. Bombayla kalkış yapmamız istenseydi, emri sorgulardık”, “Emin Ayık’tan F4’lerin kaldırılmasıyla ilgili emir aldın mı?” sorusuna ise Tuna, “Üs komutanı Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nden emir aldığını söyledi” cevabını verdi.

“4 UÇAK İLE 4 PİLOT HAZIRLAMAM İSTENDİ”
Dönemin 7. Ana Jet Üssü Filo Komutanı tutuklu sanık Metin Çivilibal, dönemin 7. Ana Jet Üs Komutanlığı Harekat Komutanı Hava Pilot Kurmay Albay Tayfun Tuna’nın kendisine 4 uçak 4 pilot ayarlayıp üsse gelmesini söylediğini, pilotları bilgilendirip, üsse gittiğini anlatan Çivilibal, uçuşa yönelik bir emir gelmediği için filoda beklediklerini kaydetti.

Çivilibal, darbe girişimini televizyondan izlediklerini belirterek, şunları söyledi:

“Filoda televizyonda darbe haberlerini izledik. 03.40’ta Harekat Komutanı gelip Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nin (BHHM) emri ile uçakların silahsız kalkıp görevin havada verileceğini söyledi. Pilotları toplayıp, teçhizat salonunda kıyafetlerimizi giymeden önce kısa brifing yapıp, daha sonra uçak başı yaptık. Uçaklarda bomba olmaması, gece uçuş kabiliyetinin az olması nedeniyle darbe önleyici görev ya da terörle mücadele görevi olduğunu düşündük. Olağan dışı birçok uçağın gelmesi, yapılacak emirlerin engellenmesine neden olacağı için uçakların ruleye çıkmasını söyledik. İkinci uçağın arkasında oturuyordum. Ana piste gelip kalkma imkanımız vardı. Kulenin BHHM’nin uçakların kalkmaması yönünde emir verdiğini söyleyince görüşme yaptık. Harekat Komutanının BHHM’ye ulaştığını, yanlış bir şey yapmamak için Hareket Komutanımın emriyle hareket etmenin doğru olduğunu düşünüyordum. Sonuncu görüşmemize kendisi geri dönün emrini verdi, pilotlara geri döneceğimiz söyledim. Uçaklarımızın nakliye uçakları arasında olduğu doğrudur ama sıkışması doğru değildir. Kalkış emri verilseydi, ana piste gidip kalkacak mesafemiz vardı. Bizim geri dönmemiz bir mecburiyet değil, emirleri uygulama yönünde bir tercihtir. Komutanlarımdan emir aldım, başka kimseden emir almadım. Bir asker olarak amirlerimin verdiği emirleri yerine getirdim. Kalkış yapmış olsaydık, kanuna aykırı ya da darbeyle ilgili bir emir olsa, görevi yapmadan üsse dönüş yapardık. Hiç kimse burada bulunan pilotlardan vatan haini, darbeci çıkaramaz.”

Mahkeme Heyeti, duruşmayı sonlandırarak, 12. duruşmanın 6. Nisan Perşembe günü yapılmasına karar verdi.

Bu arada, Malatya darbe girişimi davasında 11 duruşmada toplamda 55 sanığın ifadesi alındı. Halen ifadesi alınmayan 21 sanık bulunuyor.

Facebook ile Yorum Yapın

ÇOK OKUNANLAR